top of page

Birey, Salt İçsel Acısına Odaklanıp Acısını Düşünce, Duygu ve Davranış Yönlerinden Besledikçe; Acı, Sürekli Başka Türlü Acıları Doğurur

  • Yazarın fotoğrafı: Nihansu Serter
    Nihansu Serter
  • 28 Mar
  • 3 dakikada okunur

“Birey, salt içsel acısına odaklanıp acısını düşünce, duygu ve davranış yönlerinden besledikçe; acı, sürekli başka türlü acıları doğurur.” ifadesinin psikodinamik ve psikanalitik yaklaşımların temel ilkeleriyle profesyonel analizi şöyledir:


Psikanalitik ve Psikodinamik Perspektiften "İçsel Acı" Kavramı


Bireyin içsel acısına saplanıp kalması, psikanalitik ekole göre öncelikle bilinçdışı süreçlerle yakından ilişkilidir. Freud’un psikanalitik kuramına göre bireyin acıyı tekrar tekrar yaşaması, bilinçdışı çatışmaların bilinç düzeyine çıkamayan ama sürekli tekrar eden yansımalarından kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda birey, bilinçdışı düzeyde henüz çözümlenememiş, bastırılmış çatışma ve travmalarını sürekli olarak yüzeye yakın tutarak bilinçdışı süreçlerin bilinç düzeyine çıkmasına bilinçdışı düzeyde direnir; bunun sonucu olarak acıyı besleyen döngü kendini sürdürür.


Psikanalitik Perspektifte Tekrar Zorlantısı (Repetition Compulsion)


Freud’a göre, "tekrar zorlantısı (repetition compulsion)" kavramı, bireyin içsel acısına odaklanmasının ardındaki temel mekanizmadır. Tekrar zorlantısı, bireyin geçmişteki travmatik ya da acı veren deneyimlerini bilinçdışı bir dürtüyle sürekli olarak yeniden canlandırmasıdır. Bu, kişinin acıya tutunarak travmanın oluşturduğu ruhsal dengesizliği giderme çabasının paradoksal biçimde kendini ortaya koymasıdır. Birey, acısını tekrar ederek bilinçdışında travmayı kontrol etme, anlamlandırma ya da ona hakim olma illüzyonuna kapılır. Bu paradoksal süreç, aslında içsel acıyı çözümlemek yerine onu derinleştirir.


Psikodinamik Kuramlara Göre "İçsel Acıyı Beslemek"

Nesne İlişkileri Kuramı Perspektifi


Nesne İlişkileri Kuramına göre, birey içsel acısını besledikçe acıya dair içselleştirdiği ve iç dünyasında yer alan patolojik içsel nesneler güçlenir. Özellikle Melanie Klein'ın teorisinde ortaya koyduğu gibi, birey çocukluk döneminden itibaren iç dünyasında iyi ve kötü nesneler oluşturur. Kişi içsel acısını sürekli tekrarladığında, kötü nesneler (örneğin içsel olarak cezalandırıcı, saldırgan anne-baba figürleri) daha yoğunlaşarak bireyin ruhsal dünyasında baskınlaşır. Bu durum, bireyin kendisine yönelik yıkıcı, cezalandırıcı ve suçlayıcı bir iç dünyayı sürekli kılmasıyla sonuçlanır. Böylelikle içsel acı, diğer çatışmalı duyguları da tetikleyerek farklı acı türlerinin sürekli yeniden ortaya çıkmasına yol açar.



Kendilik Psikolojisi Perspektifi


Heinz Kohut'un Kendilik Psikolojisine göre ise bireyin içsel acısına aşırı odaklanması, kendilik bütünlüğünün bozulmasına işaret eder. Birey içsel acıyı aşırı besleyip odak noktası haline getirdiğinde, bu durum özsaygı, özdeğer ve kimlik duygusunun parçalanmasına neden olur. Acının beslenmesi, zayıflamış bir kendilik algısına sebebiyet vererek bireyi kronik biçimde depresif duygudurum, değersizlik, anlamsızlık ve boşluk hissine sürükler. Böylelikle içsel acıya odaklanmak, kişinin bütünlük duygusunu sürekli olarak bozup yeni psikolojik yaralanmalar yaratır.


Psikodinamik Yaklaşım Açısından Savunma Mekanizmaları


Birey, içsel acısını sürekli besleyerek aslında çeşitli bilinçdışı savunma mekanizmalarını aktif biçimde kullanmaktadır. Bu mekanizmaların en önemlileri şöyledir:

Bastırma (Repression): Acıya dair temel travmatik yaşantılar bilinçdışına itilerek sürekli bastırılır, ancak bilinçdışı düzeyde enerji yükünü koruyarak sürekli biçimde acının yeniden yaşanmasına neden olur.

Yansıtma (Projection): Birey kendi acısını başkalarına atfederek veya dışsal koşulları suçlayarak içsel acısını daha görünür ve sürekli hale getirir. Bu, içsel acının çözümlenmesini engeller ve yeni çatışmaları tetikler.

İçe Atım (Introjection): Birey, dış dünyadan edindiği olumsuz geri bildirimleri ve negatif mesajları içselleştirerek kendine yönelik suçlama ve aşağılamaları güçlendirir; bu da içsel acının sürekli yeniden üretimine yol açar.

Rasyonalizasyon (Rationalization): Birey içsel acısını mantıksallaştırarak onu normalleştirir ve aslında acının gerçek duygusal kaynağını inkâr eder, bu da acının sürekli kendini tekrar etmesine neden olur.

Bu savunma mekanizmaları aktif haldeyken birey, içsel acısını aşırı biçimde besleyerek psikolojik dengeyi bozan dinamikleri sürekli canlı tutar ve bu durum başka türlü acıları sürekli olarak üretir.


Psikanalitik ve Psikodinamik Bağlamda "Acının Döngüselleşmesi"


İçsel acıyı sürekli beslemek, bireyde acının adeta "döngüselleşmesini" sağlar. Döngüselleşme kavramı, bireyin çözüm bulamadığı içsel çatışmaların sürekli yeni semptomlar, yeni davranışsal bozukluklar ve yeni duygusal sorunlar yaratmasıdır. Bu döngüselleşmenin temelinde yatan etken ise bireyin bilinçdışı çatışmalarını tanıyamaması veya bilinçdışı düzeyde bu çatışmaları çözümlemeye direnmesidir. Bu durum, bireyin psikolojik gelişimini engelleyip sürekli olarak yeni içsel acılara zemin hazırlar ve bireyin psikolojik hayatının tamamına egemen olur.


Sonuç Olarak Psikanalitik ve Psikodinamik Çözümlemeye Göre Çıkış Yolu


Psikanalitik ve psikodinamik terapi ekolleri, içsel acının döngüsünü kırmanın yolunun bilinçdışı çatışmaların yüzeye çıkarılması, farkındalık sağlanması ve bu farkındalık aracılığıyla travmatik yaşantıların ve bastırılmış içeriklerin çözümlenmesi olduğunu vurgular. Ancak birey salt içsel acısına odaklanıp onu beslemeye devam ettikçe, bu bilinçdışı dinamiklerin çözümlenmesi mümkün olmaz ve kişi psikolojik olarak yeni acıların üretilmesini sürdürür.


Bu yüzden kişinin içsel acısına yönelik yaklaşımı, acının sadece hissedilmesi ve yaşanması değil; psikanalitik ve psikodinamik bir perspektifle acının ardında yatan derin bilinçdışı çatışmaların farkına varılması, bunların anlamlandırılması ve işlenmesiyle mümkündür.

 
 
 

Comments


bottom of page